KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
18 Mayıs 2024 Cumartesi
°C

Ramazan ayı ve oruç ibadeti

İslamî gelenekte temizleyici diye anılan, başlangıcı rahmet ortası mağfiret ve sonu uhrevî kurtuluş olan Ramazan ayının en önemli özelliği sahur, oruç, iftar, teravih, Kur’an tilaveti, zekât, fitre, sadaka vb ferdî ve içtimaî ibadetlerden oluşan bir programın yoğun bir biçimde uygulandığı Rabbanî bir medrese olmasıdır. Bu ilahi medreseye kaydını yapan Müslümanlar bu ibadetlerden oluşan yoğun bir eğitime tabi tutulurlar. Bu yüzdendir ki Ramazan ayının Müslümanların hayatında çok önemli bir yeri/işlevi söz konusudur. Müslümanlar bu ayda tabi tutuldukları bu yoğun program vasıtasıyla irade ve duygularını eğitip birer olgun Müslüman kimliğini kazanırlar ve bunun sonucunda önce rahmet sonra mağfiret en sonunda da azaptan kurtulma derecelerine erişirler.

Ramazan ayı ve oruç ibadeti
10 TEMMUZ 2013 ÇARŞAMBA 01:19
1
1791
0
AA aa

Müslümanları ibadet yoluyla arındırıp olgunlaştırmak sadece bu mübarek aya has bir durum da değildir. Zira İslam dini vazettiği ve farklı zaman dilimlerine yaydığı değişik ibadetler yoluyla da Müslümanları eğiterek olgunlaştırmak istemektedir. Nitekim İslam dini gerçek anlamda insanı eğitip insan-ı kâmil yapan ilahî talimatlar bütünüdür. İslama göre insan olmak yetmiyor. Müslüman olmak gerekiyor. Çünkü Müslüman olmak insan olmaktan çok öte bir şeydir. Tarih sahnesine çıkmış bütün peygamberler bunun mücadelesini vermişlerdir.

İBADET BİÇİMLERİ

Bu nedenle İslam'ın vazettiği birçok ibadet türü ve biçimi söz konusudur. İslam tarafından vazedilen ibadet türlerini şöyle sıralamak mümkündür: Namaz ve oruç örneklerinde olduğu gibi bedeni ibadetler. Zekât ve sadaka örneklerinde olduğu gibi malî ibadetler hac ve umre örneklerinde olduğu gibi hem bedenî hem malî ibadetler. Bu ibadetlerin bir kısmı günlük, bir kısmı haftalık, bir kısmı aylık ve bir kısmı da yıllıktır. Bütün bu ibadetler vazedildikleri zaman diliminde Müslümanların Müslümanlıklarını dengede tutan ilahî talimatlardır. Müslümanlar bu zaman dilimlerinde vazedilen bu ibadetler vasıtasıyla kendi nefislerini kötülüklerden arındırarak bütün zamanlarda Müslümanca yaşama imkânına sahip olurlar.

Namaz, zekât ve hac örneklerinde görüldüğü gibi Müslümanlar bu ibadetlerin bir kısmında fiil ve eylemlerde bulunmaktadırlar. Oruç ibadetinde olduğu gibi ibadetlerin bir kısmında da bazı şeyleri terk ederler. Bu da İslam'da insanlar için faydalı olan şeylerin emredildiğini zararlı olan şeylerin de yasaklandığını göstermektedir. Çünkü İslam, dinî ve dünyevî açıdan faydalı olan şeylerin yapılmasını emrederken zararlı olan şeylerin de terk edilmesini talep etmektedir. Usûl bilginlerinin İslam dini ve dünyevi maslahatlar üzerine bina edilmiştir şeklindeki sözleri bu gerçeği dile getirmektedir.

İBADET BÜTÜN HAYATI KUŞATIR

Bütün bu ibadet türlerinden şunu anlamamız mümkündür: İslam Müslümanlardan beden ve bedenin sahip olduğu bütün imkânlarla mal ve malın sağladığı bütün avantajlarla Allah'a kulluk etmelerini talep etmektedir. Zira Müslüman, sahip olduğu bütün imkânlarıyla Allah'a kulluk eden insandır. İslam'da her zamanın kendine mahsus bir ibadeti olduğu gibi Ramazan ayının kendine özgü bir ibadeti vardır. Ve Müslümanlar her zaman dilimi için vazedilen ibadetleri ihmal etmezler. Zira onlar başta zaman nimeti olmak üzere her şeyin hakkını verirler. Birçok âlimin tasavvufa getirdiği “Kişinin, her vaktini en evla olan şeyde sarf etmesidir” anlamındaki tanım bu anlayışı yansıtmaktadır. Buna göre namaz vaktinde namaz kılmak, oruç vaktinde oruç tutmak, çalışma vaktinde çalışmak, misafir geldiğinde onunla ilgilenmek velhasıl her şeyi zamanında yapmak, her şeyin hakkını vermek ve hiçbir şeyi ihmal etmemek tasavvuf/ihsan/sulûk ilminin gereğidir. Bu aynı zamanda insanoğlunun bütün faydalı faaliyetlerini kapsayan ibadetin genel anlamıdır ki, bu da insanoğlunun varoluşsal amacını oluşturmaktadır.

ORUCUN HİKMETLERİ

Ramazan ayının en önemli ibadeti oruç tutmaktır. Oruç kelimesi Arapçada savm veya siyam lafızlarıyla ifade edilir ve “Müslüman'ın şafak vaktinden Akşam namazı vaktine kadar kendi irade ve rızasıyla yemeyi, içmeyi, yeme ve içme anlamına gelen serum vb gıda ve keyif veren maddeleri ve cinsel ilişkiyi ibadet niyetiyle terk etmesidir.”

İslam'ın bütün emir ve yasaklarında insanlara yönelik birçok dinî ve dünyevî maslahatlar gözetildiği gibi oruç ibadetinde de insana yönelik birtakım maslahatlar gözetilmiştir. Zira Cenâb-ı Hakk(cc) hikmet sıfatı gereği bütün fiil ve hükümlerinde insanlara dönük birtakım maslahatları gözetmiş, hiçbir şeyi yok ve boş yere yaratmamış ve hiçbir anlamsız emir ve yasağı koymamıştır.

Oruç ibadetinin insanları ilgilendiren dinî ve dünyevî maslahatlarını kısaca şöyle ifade etmek mümkündür: Kişi oruç tutmakla Allah'ın emir ve yasaklarına ittiba eder, kendi nefsini tezkiye eder, kötü hasletlerden arındırmasını ve Allah'a kulluk etme noktasında kendini eğitmesini sağlar. Peygamber Efendimiz(sav) şöyle buyururlar: Allah'a yemin ederim ki, oruçlu insanın ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir. Zira o yemesini, içmesini ve isteklerini Allah için terk etmiştir.” Bu hadiste ifade edildiği gibi, kulun, istek ve arzularını Allah rızası için terk etmesi yani Allah'a itaat etme noktasında kendini eğitmesi onu Allah katında sevimli kılıyor.

Bugünkü modern tıbbın verilerine göre orucun insan bedenine sağladığı sayısız yararlar olduğu gibi manevi ve ruhî açıdan da insana birçok faydası söz konusudur. Aslında insanın nasıl bir varlık olduğu bilinmeden orucun da nasıl bir ibadet olduğunu ve ne tür bir işlev gördüğünü de bilmek mümkün değildir. Diğer bir ifadeyle insanın ruhî yönü olan bir yapıya sahip olduğu bilinmeden ve bu yön dikkate alınmadan orucun nasıl bir ibadet olduğu ve gerekli olup olmadığı da bilinmez. Nitekim insan salt maddeden yani et ve kemikten oluşan bir varlık olmadığı gibi, salt ruhtan da ibaret değildir. İnsan maddî yönünün yanı sıra manevi yönü olan ve çok hassas bir ruh yapısı bulunan iki boyutlu müstesna bir varlıktır. Hatta insanı insan kılan maddî boyutu değil Allah'ın bedenine üflediği ruhudur yani ruhî boyutudur.

Ebu Hayyân Tevhidî şöyle der:

Nefsine yönel ahlakî açıdan onu olgunlaştır ey insan

Çünkü sen bedeninle değil ruhunla olmuşsun insan

Topraktan yaratılan insan bedeni onu yeryüzüne doğru çekerek toprağı ve maddeyi ona cazip kılarken ruhu semavî olduğu için onu semaya ve yüce şeylere doğru çekmektedir. İnsandaki madde unsuru öncelenir/egemen kılınırsa insanı aşağılara ve hayvanî arzulara doğru itelerken, ruh unsuru öncelenir/ egemen kılınırsa onu ulvî değerlere ve yüce anlamlara doğru yükseltir. Dolayısıyla oruç maddeye karşı ruha, şehvete karşı da akla destek ve kuvvet vermektedir.

Nitekim melek salt akıldan, şeytan salt nefisten yaratılırken insan ise akıl ile nefisten yaratılan iki boyutlu bir varlıktır. Bu nedenledir ki melek sadece iyiliği, şeytan sadece kötülüğü yapabilirken insan hem iyiliği hem de kötülüğü yapabilmektedir. Ve bu nedenledir ki insan mükellef kılınmış, yeryüzüne halife tayin edilmiş ve imtihana tabi tutulmuştur. İnsan meleksi yönünü egemen kılarsa efdal-i mahlûkat derecesine ulaşırken şeytanî yönünü yani nefsi arzu ve isteklerini egemen kılarsa esfel-i safilîn derekesine düşebilmektedir.

İşte insanı eğiten ve olgunlaştıran oruç ve diğer ibadetler bu bağlamda anlam kazanmaktadır. Çünkü insanı muhatap alan İslam insanın fıtratında yer alan insanî duyguları ne inkâr eder ne engeller ne de büsbütün serbest bırakır. Aksine ibadet yoluyla onları dizginler. Ve bunun için de insana zarar veren haramı ve harama götüren bütün yolları kapatırken insana fayda veren farz ve mubahları ve bunlara götüren bütün yolları da açık tutar. Zira İslam sadece haram kılan, yasaklayan ve insanların eğilim ve duygularına ket vuran bir din değil, meşru alternatif yolları beyan edip insanların üstlendikleri emanet ve hilafet vazifelerini yapabilecek yöntemleri sunan bir dindir. Bu nedenledir her haramın bir değil birçok alternatif helâlı vardır ve İslam'da helâl olan şeyler değil haram olanlar sayılır. Nitekim “Eşyada aslolan mubahlıktır” anlamındaki usûlî kural bu hususu veciz bir biçimde ifade etmektedir.

Oruç insanın iradesini eğitir, insan nefsini dizginler, insanı musibet ve zorluklara karşı sabretmeye alıştırır ve onu alışkanlıkların esaretinden kurtarır. Nitekim insan denen varlık da aslında iradesiyle inkişaf eder ve iradesini işlevsel kılmakla gerçek anlamda insan olur. Çünkü insan sahip olduğu irade nedeniyle sorumlu kılınmış ve gökyüzünün, yeryüzünün ve dağların yüklenmesinden çekindikleri emaneti yani ilahi emir ve yasakları iradeye dayalı olarak üstlenmeyi ve yeryüzünü ilahî murada göre imar etmeyi yüklenmiştir.

Namaz, oruç vb ibadetler insanı bu kıvama getirmek ve onu arındırıp olgunlaştırmak için konulan İslami eğitim yöntemleridir. Nitekim oruç ayetinde, orucun farz kılındığının hikmeti olarak müminlerin ilahî emir ve yasakları uygulamak suretiyle kendilerini eğitmek ve Allah'a karşı sorumluluklarını tas tamam yerine getirmek(takvâ) olarak belirtilmektedir. Bütün insanlar değişmeyen bir tabiatı paylaşınca oruç da mezkûr ayette ifade edildiği gibi bütün insan topluluklarına farz kılınmıştır. Zira insan tabiatı böyle bir ibadeti hatta İslam'daki bütün ibadetleri iktiza ediyor.

 

İBADET ve AHLAK BÜTÜNLÜĞÜ

Yukarıda verilen bütün bu bilgiler İslam'daki ibadetlerin amel ve ahlaktan ayrı tasavvur edilemeyeceğini göstermektedir. Bu nedenle namaz kılan, oruç tutan vb ibadetlerde bulunan bir Müslüman'ın bu ibadetleri yapmayan sıradan bir insan gibi davranması yapılan ibadetlerin tam olmadığı anlamına gelmektedir. Böyle bir Müslüman'ın kendini ciddi bir eleştiriye/muhasebeye tabi tutması İslami bir zorunluluk arz etmektedir. Nitekim Peygamber Efendimiz(sav) “oruç ateşten koruyan bir kalkandır” buyurmaktadır. Kalkan sahibini düşmanın silahına karşı koruduğu gibi oruç da Müslüman'ı kötülüklere ve haramlara karşı korumaktadır. Bu da orucun salt mideyi ilgilendiren bir ibadet olmadığını aksine insanın bütün organlarını ilgilendirdiğini ifade etmektedir. Peygamber Efendimiz(sav)'in “Kim yalan konuşmayı ve onu hayat formu yapmayı bırakmazsa Allah'ın onun yemesini ve içmesini bırakmasına ihtiyacı yoktur”, “Bazı oruçlu insanların oruçlarından aldıkları hisse sadece aç ve susuz kalmalarıdır” mealindeki hadisleri bu bağlamda anlaşılmalıdır.

Bu husus oruca ait bir durum olmayıp bütün ibadetler için de söz konusudur. Zira İslamî ibadetlerin temel maksadı insanı şeytanın, nefsin, maddenin ve kötü duyguların egemenliğinden kurtarıp kendi iradesine malik kılmak, murad-ı ilahî çerçevesinde bir hayata kavuşturmak ve onu böylece iki dünya mutluluğuna kavuşturmaktır.

Bütün bu hususları düşündüğümüzde Peygamber Efendimiz(sav)'in “ Her kim inanarak ve sevabını Allah'tan dileyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır”, “Her kim inanarak ve sevabını Allah'tan dileyerek Ramazan gecelerini ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır” mealindeki hadisleri daha iyi anlamış oluruz. Çünkü bu iki hadis ve bu meyandaki diğer hadisler Ramazan ikliminde yaşadığı atmosferi bütün hayatına yansıtan Müslümanlar için geçerlidir. Yoksa bu nebevî müjdeler, sadece Ramazan ayını ibadetle geçirip Ramazan ayı dışındaki hayatını istediği şekilde yaşayanlar için söz konusu değildir. Bu tür insanlar için biraz önce zikredilen ve nebevî eleştirileri içeren hadisler geçerlidir. Çünkü ibadetler dinî ve dünyevî açıdan faydalı davranışlarda bulunmayı bizlerde sürekli bir hale getirmelidir. Aksi halde ibadetlerimiz davranışlarımıza yansımayacak, bizler tarafından din ve dünya birbirinden bağımsız olarak algılanacak ve neticede dine ve dünyaya farklı pencerelerden bakılacaktır ki, din-dünya ayrışması bu günkü Müslümanların karşı karşıya kaldıkları en tehlikeli sorunların başında gelmektedir.

Dolayısıyla yukarıda Ramazana dair zikredilen hadislere ibadet ve davranış bütünlüğü perspektifinden bakmak gerekmektedir. Aksi takdirde özelde oruç genelde din yanlış algılanır, yanlış uygulanır ve sonunda dinin temel maksatları gerçekleşmiş olmaz. Ve bu durumda asıl zarar eden de –maazallah- bizler oluruz. Zira din çift taraflı kesen bir bıçak gibidir. Şayet doğru anlaşılır ve yaşanırsa rahmet olur, yanlış algılanır ve yaşanırsa da azab olur. Bu yanlış yorumlama ve yaşama biçimine dair tarihte ve günümüzde birçok örnek görmek mümkündür.

SONUÇ

Sonuç itibariyle şunu söylememiz mümkündür: Ramazan ayı; orucuyla, kıyamıyla, içinde indirilen Kur'an'ın tilavet edilmesiyle, fitre ve yardımlaşma faaliyetleriyle her yıl Müslümanlar için açılan ve belli bir programı olan rabbanî bir okuldur. Müslümanlar bu okulda manevî değerleri kazanmak için pratik bir eğitime tabi tutulmaktadırlar. Tabi tutuldukları bu maddî ve manevî eğitim süreci sonucunda Müslümanlar, önce rahmete namzet bir duruma gelirler, sonra ilahî mağfiret kapsamına girerler ve en sonunda da azaptan beraat etme diplomasını almaya hak kazanırlar. Yeryüzü okullarında verilen hiçbir diploma bu diploma kadar değerli değildir ve dünyada hiçbir meslek, iş ve ticaret de azaptan kurtulma karını kazandıran bu iş ve ticaret kadar karlı olamaz.

Nitekim “Peygamber Efendimiz(sav) çok cömert idi. Cömertliği Ramazan ayında daha da artıyordu. Hatta O bu ayda her hayra ulaşmak için hızlı esen rüzgâr gibi esiyordu” mealindeki hadisi düşündüğümüzde Ramazan okulunda insanın mezkûr kazanımları elde etmesinin yol ve yöntemini anlamış oluruz.

Cenâb- ı Hakk hepimize bu kutlu ve mutlu ticareti nasip eylesin, Ramazan ayını hepimiz için hayırlı kılsın ve bizleri bu ayı hakkıyla değerlendirip o paha biçilmez kazanımlara nail olan bahtiyar kullarından eylesin. Tüm Müslümanların Ramazan ayını tebrik ediyor Mısır halkı başta olmak üzere bütün Müslümanlar için insanca ve Müslüman'ca yaşamayı niyaz ediyorum.

İbrahim ÖZDEMİR

Solhan Müftüsü

 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
17.05.2024
16:57
Bingöl`de TYP Kapsamında işçi alınacak
Bingöl'de TYP Kapsamında işçi alınacak
Alınacak işçilerin İl Özel İdaresi bünyesinde köylerdeki çöplerin toplanması işinde çalıştırılacağı bilgisine yer verilen açıklamada, başvuruların 20-24 Mayıs 2024 tarihleri arasında yapılacağı kaydedildi.
17.05.2024
14:09
Bingöl`de gençlerin hazırladığı el emeği ürünler sergilendi
Bingöl'de gençlerin hazırladığı el emeği ürünler sergilendi
Bingöl'de kursa giden öğrencilerin hazırladığı el emeği göz nuru ürünler sergilendi.
17.05.2024
13:51
Bingöl`de
Bingöl'de 'Kenger Sakızı Yapımı' kayıt altına alınacak
Bingöl'de şu ana kadar 6 adet kültürel mirasın kayıt altına alınmasını sağlayan Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması İl Tespit Kurulu, 'kenger sakızı yapımı'nın da kayıt altına alınması için Kültür ve Turizm Bakanlığı'na başvuruda bulunacak.
17.05.2024
11:40
Türk Eğitim-Sen, beklenti mektubunu vekillere gönderdi
Türk Eğitim-Sen, beklenti mektubunu vekillere gönderdi
Türk Eğitim-Sen Bingöl Şubesi, önümüzdeki hafta TBMM'de görüşülmeye başlanacak olan 'Öğretmenlik Meslek Kanunu'nda dikkate alınması gereken hususlar ve eğitim camiasının beklentilerini içeren mektubu AK Parti Bingöl Milletvekillerine gönderdi.
17.05.2024
10:24
Bingöl`de gösteri ve yürüyüşler 4 gün yasaklandı
Bingöl'de gösteri ve yürüyüşler 4 gün yasaklandı
Bingöl Valiliği, gösteri, yürüyüş, basın açıklaması gibi etkinliklerin 4 gün süreyle yasaklandığını açıkladı.
17.05.2024
09:59
Kamuda tasarruf tedbirleri Resmî Gazete`de
Kamuda tasarruf tedbirleri Resmî Gazete'de
Kamuda tasarruf tedbirleriyle ilgili Cumhurbaşkanlığı genelgesi Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. İşte tüm detaylarıyla tasarruf tedbirleri ve kamudaki kemer sıkma politikaları…
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın