Eğitim-Sen Bingöl Şubesi, Hükümetin, dershanelerin kapatılmasına yönelik kararını, bu karar üzerine bazı sivil toplum kuruluşları tarafından yapılan açıklamaları ve eğitim ile eğitim emekçilerinin durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Dershanelerin kapatılmasına yönelik beyanatlarda bölgesel farklılıklar üzerinde durulmasının yanlışlığına dikkat çekilen açıklamada: “18 Kasım 2013 tarihinde yerel basında ‘STK'lardan Dershane Tepkisi' başlığı ile yayınlanan haber göstermektedir ki, hala ülkede ‘kral çıplak demek ‘ bazıları için çok zor imiş. Burada yapılan değerlendirmede tam da, hangi alanda STK olduğunu bilmediğimiz Dünya Din Gönüllüleri Derneği adına açıklamada bulunan yetkili kişi ‘Bölgede dershanelerin gerekli olduğunu, Doğu ve Güneydoğu'da kaliteli öğretmenlerin olmaması, kaliteli öğretmenlerin hemen batıya gitmeleri buralarda kaliteyi düşürmektedir. Dershaneler ise nispeten bu açığı kapatmaktadır' şeklinde bir açıklamada bulunmuştur. Bir tarafa çekilmemesi için ve bu vesile ile dershanelerin kapatılması ile ilgili Eğitim Sen olarak temel yaklaşımımız, sosyal devlet anlayışından hareketle bilimsel, parasız ve anadilde eğitim ilkesinden asla taviz vermeyeceğimizin bilinmesidir. Bu kısır döngüdeki tartışmanın da diğer tartışmalar gibi gündemimizin sadece sonraki yıllarda oluşabilecek paralı eğitimin ön çalışması olduğunu deklaresi boyutunda olacağı bilinmelidir. Bu tartışma kesinlikle bu anlayış içinde olduğu müddetçe müdahil olmayacağımız açıktır. Dershanelerin mevcut durumdaki tartışmada iki taraf için de araç olduğunun farkındalığı ile bunun bize ait bir tartışma olmadığı kanısındayız” ifadelerine yer verildi.
“Temel problemimiz eğitim ya da yan ürün olarak dershane tartışması üzerinden bir bölgeye ya da öğretmen zümresine bu şekilde saldırılmış olmasıdır. Bu kesinlikle kabul edemeyeceğimiz bir durumdur. Bu konuda belirttiğimiz gibi bölgedeki öğretmenlerin kalitesizliğinden dem vurarak buradan rant sağlamaya çalışan anlayışı kınıyoruz” görüşlerine yer verilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
“Bu açıklamayı yapan kişilerin mensubiyetlerini net olarak bildiğimiz için birkaç kelime söylemek isteriz. Bu kurumların (Ali Bulaç'ın tanımı ile Sivil Devlet Kuruluşları) iktidarın çeşitli organlarında görev almış olması sağlıklı bir değerlendirme yapmalarına engel olmuştur. Bu sağlıksız yaklaşımdan olmalı ki öğretmeni yetersiz görme cehaleti gösterilmiştir. Mensup olduğu iktidarın 10 yıl içinde 5 bakan ve iki defa eğitim sistemine müdahalesini, öğretmen atamadaki yetersizlikleri, donanım eksikliklerini, zorunlu eğitimin imkânsızlığını, yatılı ya da taşımalı eğitimin sadece bir pansuman olduğunu görememe körlüğü herhalde bu ilişkiden kaynaklanmaktadır. Bu kurum bir daha söylüyoruz derhal öğretmen camiasından özür dilemelidir. Hiçbir öğretmen yapılan bu değerlendirmeleri hak etmemektedir. Ayrıca ilde eğer bu şekilde yapılan bir hakarete karşılık eğitim camiasından ses çıkmıyorsa en önemlisi de Milli Eğitim Müdürlüğü bu olaya müdahil olup öğretmeni ile ilgili bir açıklama yapma zahmetinde bulunmuyorsa ‘'zaten kaliteden yoksun addettiğiniz ‘' eğitim emekçilerinden hiçbir şey bekleme hakkınız yoktur. Bu bölge ya da ilin eğitim seviyesindeki düşüklüğün bir-iki yıl kalıp tayin olan anlayıştan kaynaklandığını görememek körlükten çok bir art niyet ürünüdür. Bu düşünce ile eğitim emekçileri bilmelidir ki hiç kimseden medet umulmamalıdır. Öğretmen kendi değerini yaratabilmeli ve yapılan saldırılar karşısında asla susmamakla kendi meşru savunmasını yapabilmelidir. Bugün eğitim ile hiçbir şekilde alakası olmayanlar eğer eğitim emekçileri üzerine hakaretvâri sözler söyleyebiliyorlarsa bilinmelidir ki bu, emekçinin tarihsel süreç içinde aldığı pozisyondan kaynaklanmaktadır. Nerede durduğumuz bir tokat gibi suratımıza inmiştir. Mevcut zihniyet bu tokatlar karşısında alacağımız pozisyonun diğer yanağımızı da tokatlatmamız gerektiğini dayatmaktadır. Eğitim Sen olarak hiçbir tokadın karşılıksız kalmayacağı inancındayız. Eğer bu yapılmazsa toplumumun tamamının egemen zihniyetin gizli kahramanlarınca her gün tokatlanma ile karşı karşıya kalacağını ve büyük sorumluğun eğitim emekçilerinin omuzlarında olduğunun farkındalığı ile hareket edilmesi gerekir. Artık Bir düşünmek yerine on düşünmeli ve buna göre davranılmalıdır.”