Çiçek'in 'Sömürgeciliğin Kutsal Şemsiyesi: Din' kitabı yayımlandıKitap, ideolojik bir yönetim anlayışını da içeren sömürgeciliğin işgal ve ilhak ettiği topraklarda iktidarını perçinleyerek kendi ekonomik çıkarlarını güvence altına alırken toplumsal rıza üretmek amacıyla dini etkili kontrol mekanizması üreten bir aygıt olarak nasıl işlettiğini tanıtlıyor.![]() Ankara Üniversitesi Din Sosyolojisi alanında “Sömürgecilik, Din ve Öteki: İspanyol Sömürgeciliği Örneği” tezi ile doktorasını tamamlayan hemşehrimiz Dr. Fatih Çiçek'in ‘Sömürgeciliğin Kutsal Şemsiyesi: Din' adlı eseri yayımlandı. Dipnot Yayın Evi'nden çıkan eserde, ideolojik aygıtların en önemli enstrümanlarından biri olan dinin, kurumsal boyutu ve iktidarla beraber bir tahakküm aracına dönüşmesini örneklemelerle anlatıyor. KİTABA DAİR…Sömürgeciliğin Kutsal Şemsiyesi: Din ismiyle yayınlanan kitap akademik bir çalışma olmanın ötesinde, kısırlaştırılmış ve sesi boğulmuş yerli halkların özelinde bütün sömürgelilerin derinden gelen çığlığına ayna tutuyor. Bu bağlamda iktidarlarca sömürgeciliğin yapı taşları döşenirken “devletin baskı aygıtları” ve “devletin ideolojik aygıtları”yla toplumsal rızanın nasıl üretildiğini, aynı zamanda bunlarla sömürgeci politikaların nasıl meşrulaştırıldığını ortaya koyuyor. Sömürgeci iktidarların bu aygıtlarla sömürge politikalarını muhkem hâle getirirken devlet mekanizmalarının devamlılığını nasıl sürdürdüğünü ele alıyor. Söz konusu ideolojik aygıtların en önemli enstrümanlarından biri şüphesiz dindir. Dinin özellikle kurumsal boyutu ve iktidarla beraber bir tahakküm aracına dönüşmesi gerek tarihi birçok olayda gerekse günümüz dünyasında gözlemlenen bir olgu olarak karşımızda durmaktadır. Kurumsal din birçok toplumda iktidarların güçlenmesine zemin hazırlarken, çoğu zaman da bu iktidarların güçlenirken uyguladıkları politikaların meşrulaştırma aygıtına dönüşmüştür. Kitap, ideolojik bir yönetim anlayışını da içeren sömürgeciliğin işgal ve ilhak ettiği topraklarda iktidarını perçinleyerek kendi ekonomik çıkarlarını güvence altına alırken toplumsal rıza üretmek amacıyla dini etkili kontrol mekanizması üreten bir aygıt olarak nasıl işlettiğini tanıtlıyor. Kitap, birinci bölümde teorik olarak sömürgecilik ve sosyolojik olarak dinin etkileri ve din iktidar ilişkisi, ikinci bölümde sömürgecilik ve Öteki ilişkisi üçüncü bölümde ise İspanyol sömürgeciliği örneği ile sömürgecilik ve din ilişkisinin tartışılmalarının olduğu toplamda üç bölümden oluşmaktadır. Bu anlamda kitap özellikle din ve iktidar ilişkisi bağlamındaki tartışmasıyla günümüze ışık tutan yönüyle son derece önemli bir perspektif sunmaktadır. Bununla birlikte Cumhuriyet'in Kürtlerle kurmuş olduğu sömürgeci ilişkinin anlaşılması için önemli bir kapı aralamaktadır. Bu yönüyle sömürgeciliğin tarihini anlatırken dönüp kendimize bakmamızı sağlamaktadır. Sömürgeciliğin acı tarihi, dünyanın farklı köşelerinde benzer kaderleri paylaşan halkların ortak hafızasıdır. Şiddet, asimilasyon, kültür kırımı ve soykırım; İspanyolların Latin Amerika'sında da, Ortadoğu'nun Kürdistan'ında da yaşanan hikâyenin bütünlüğü bozulmaz; aksine, her biri arasında evrensel bir bağ kurulur. Dolayısıyla bu kitap, bu evrensel acının sınırları aşan realitesine bir daveti ve bir tanıklığı sunuyor. Bu anlamda İspanyollar yerine Türkiye'yi, Latin Amerika'nın Yerli halkları yerine Kürtleri düşündüğünüzde, bu evrensel bağın izlerinin nasıl örtüştüğünü görmek mümkündür. Bu nedenle burada bir halkın veya bir coğrafyanın ötesinde hem sömürgelinin hem de sömürgecinin kendisini okuması gereken bir hakikat söz konusudur. Din, bir yüzü rahmeti diğer yüzü her türlü şiddeti Kutsal Şemsiye'nin içine alarak karşı konulmaz bir şekilde meşrulaştıran bir madalyon iki yüzü gibidir. Bu bağlamda Latin Amerika'nın Hristiyanlık üzerinden sömürgeleştirilmesini ele alarak, sömürge tarihinin kronik örüntülerini ve evrensel modellerini tartışmayı amaçladım. Tarihin bu katmanlarını anlamak, dinin hegemonik güçler tarafından kutsal bir şemsiye olarak araçsallaştırılarak nasıl bir meşruiyet aracına dönüştürüldüğünü kavramak için kaçınılmazdır. Sömürgeleştirilen topraklarda öncü birlikler gibi çalışan misyonerler; 1990'larda Kürdistan'da helikopterlerden atılan ayetlerin yazılı olduğu kâğıtlar; Saddam'ın Enfal suresi ile meşrulaştırmaya çalıştığı Kürt soykırımı; ablukalar sürecinde polislerin koluna bantla yazılmış Enfal süresi; Latin Amerika'da çan sesleriyle başlayan sömürge tarihinin Efrin işgalinde camilerden yükselen ezan sesinin okunan Fetih suresiyle devam etmesi- farklı dinler, farklı coğrafyalar, ama aynı sömürge ruhunun acımasız sürekliliği. Daha da çoğaltılabilir olan bu örnekler, sömürgeciliğin din üzerinden meşruiyet sağlama arzusunun, farklı coğrafyalarda ve farklı zaman dilimlerindeki benzerliklerinin nasıl süreklilik gösterdiğini çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Bununla birlikte iddia edilenin aksine dinin meşrulaştırıcı ve rıza üretme aracı olma etkisi her geçen gün artmaktadır. Son yıllarda dünya genelinde sağ eğilimli siyasetin yükselmesi, Türkiye'de 22 yıllık kesintisiz bir şekilde devam eden siyasal İslamcılığın iktidarı, Afganistan'da Taliban'ın yeniden iktidar olması, Suriye'de 1963'ten beri iktidarda olan katliamların, zorla yerinde etmenin ve zorbalığın iktidarı Baas rejiminin 61 yıllık iktidarının çökmesiyle yerini İslamcı bir anlayışına bırakması, yıllardır süren İsrail ve Filistin savaşının yıkıcı bir hal alması özelinde bir bütün olarak Ortadoğu'da din ve mezhep çatışmasının her geçen gün genişlemesi din iktidar ilişkisinin çok daha güçlü bir evrede olduğunu göstermektedir. Bu anlamda bu çalışma sadece sömürgecilik-din ilişkisi bağlamında değil din ve iktidar ilişkisinin daha net bir şekilde anlaşılmasını sağlamaya çalışıyor. Fanon'un söylediği gibi, sömürgesizleştirme bir tarihsel süreçtir ve bu süreç, ona biçim veren değerlerle kaçınılmaz bir şekilde bağlıdır. Sömürgeciliğin yalnızca toprakları değil, kavramları, kimlikleri ve ruhları da sömürgeleştirdiği gerçeğiyle yüzleşmek gerekir. Geçmişte sarı ırkın ‘sürüngenimsi', siyahların ‘sürü' olarak tanımlandığı zamanlardan yakın tarihte Kürtlerin ‘kuyruğu olan' insanlar olarak betimlenmesi, Arapların ‘arı' gibi toplanması ve ‘karınca' gibi her yerde olma benzetmeleri bu tarihsel sürekliliğin nasıl derinleştiğini gösterir. Bu kavramların yapı sökümüne uğratılmadan, derinlemesine bir hesaplaşma gerçekleşmeden, sömürgesizleşme yalnızca bir hayal olacaktır. Bu kitap, benliğimizi, ruhumuzu adeta bir sarmaşık gibi saran sömürgecilik çalışma serisinin ilk çalışması diyebilirim. Din ve sömürgecilik ilişkisi üzerine düşündüğüm bu serinin ikinci kitabında, Ortadoğu'da İslam'ın sömürge politikalarındaki rolüne geniş bir perspektiften bakmayı, ardından Kürtlerin yaşadığı coğrafyada dinin nasıl bir sömürü aracı olarak kullanıldığını analiz etmeyi amaçlıyorum. Bu serinin sonraki kitapları, yalnızca geçmişi anlamak değil, bugünü ve geleceği de sorgulamak için bir rehber olmayı hedeflemektedir. Bu yolculuk, sadece tarihsel analiz değil, aynı zamanda kolektif hafızanın yeniden inşasıdır. Bugün, insan olmanın haysiyetini renklerden, etnisiteden ve inançtan bağımsız olarak yeniden tanımlamamız zorunluluktur. Kürt'ü, Türk'e bağlamadan Kürt olarak tanımlama cesaretini gösterdiğimizde hem Kürt hem de Türk, insanlık onurunu ve özgürlüğünü eşit olarak inşa edecektir. Bu bağlamda bu kitap, yalnızca geçmişin karanlık odalarını aydınlatmak değil, bugünün sessiz kalmış hikâyelerine ses olmayı hedeflemektedir. Sömürgecilik pratiklerinde kurumsal dinin araçsal işlevini açıklayan ufuk açıcı bir eser... Dr. M. Fatih Çiçek kimdir?1980 yılında Bingöl'de doğdu. İlköğretim ve lise öğrenimini Bingöl'de tamamladı. Lisansını Anadolu Üniversitesinde, Yüksek Lisans öğrenimini Atılım Üniversitesi'nde “Irak ve Türkiye'de Kürt Ulusal Hareketi” tezi ile Yüksek Lisans, Ankara Üniversitesi Din Sosyolojisi alanında “Sömürgecilik, Din ve Öteki: İspanyol Sömürgeciliği Örneği” tezi ile doktorasını tamamladı. Ulusal ve uluslararası sempozyumlarda sunumlar yaptı. Birçok kitap bölümleri ile birlikte dergilerde yazıları yayınlandı. Sömürgecilik, Din, Alevilik, Hafıza alanında araştırma ve akademik çalışmalar yapmaya devam etmektedir. Aynı zamanda TBMM'de DEM Parti'de politika danışmanlığını da sürdürmektedir.
YORUM YAZIN ![]()
|
|