Doğu Türkistan'da, 60 yıldır zulüm altında yaşayan Müslüman Türk kardeşlerimiz var...
Şimdiye kadar görmedikleri işkence metodu kalmadı...
Sadece 2014 yılında yaşanan olaylarda 3.000'den fazla insan hayatını kaybetti…
Mazlum Müslüman olunca, dünyanın gözleri işkencelere de, katliamlara da, yasaklara da kapalı oluyor.
Doğu Türkistan'da eğitim dili Çince…
Oruç tutmak yasak... Dini nikâh yasak… Cami ve mescitlere giriş yasak...
Her türlü dinî ve kültürel sembol, ibadet, kılık-kıyafet, eylem, fikir, bütün değerler yasak…
'Selamun Aleyküm' demek, dinde radikallik olur diye yasak...
Ay Yıldız ya da Türk Bayrağı'na benzer bir figür kullanmak yasak. (Cezası üç yıl hapis.)
Çocuğunuza istediğiniz ismi takmak yasak. (Hemen Çince bir isimle değiştirilir.)
Son olarak ta, 'Eşleştir Aile Ol' ismiyle bir program başlattılar...
Bu programa göre, evlerine Çinliler getiriliyor ve bu insanlar evin bir ferdi gibi yaşıyorlar...
Erkeklerin evlerinde kalması, bir namus meselesi olarak görülse de, karşı çıkanlar hapislere atılıyor.
Evlere baskınlar yapılıp, başörtülü kadınların olup olmadığı kontrol ediliyor...
Dinlerinden dönmeleri isteniyor, yapmayanlara karşı ağır işkenceler uygulanıyor…
Toplama kampları adı altında, kardeşlerimizin DNA'sı toplanıyor, kısırlaştırılıyor...
Uluslararası Af Örgütünün konu ile ilgili dikkat çekici raporları var...
Ülkelerin, kendilerine sığınanları Çin'e teslim ettiği, teslim edilenlerin çoğunun ya ömür boyu hapis cezasına çarptırıldığı ya da idam edildiği bu raporlarla ortaya konuyor…
Böyle türlü türlü işkence ve zulümlere karşı tüm dünya gözlerini kapamış durumda…
Bu mazlum kardeşlerimizin artık tek umudu Türkiye'mizdir…
Peki bizler, gerekli ilgi ve desteği gösterebiliyor muyuz.!
Başkanımız, bakanlarımız, vekillerimiz, il başkanlarımız, teşkilatlarımız üzerine düşeni yapıyor mu?
Geçenlerde İYİ Parti'nin Doğu Türkistan'daki zulümlerin araştırılması için verdiği Araştırma Komisyonu Talebi, Ak Parti ve MHP milletvekillerinin destek vermemesi ile reddedildi...
Bu tavır, inanılmaz bir şaşkınlık oluşturdu her iki parti tabanında…
Hangi niyetle olursa olsun, getirilen bu talebe destek verilmeliydi…
Bu çetin zulümler karşısında tepkisiz kalmak, zalime karşı mazlumu yalnız bırakmak değil midir?
Yoksa mahşer gününde de, milletvekilleri ve bakanlar dokunulmaz mı tutulacak sanılıyor..!
İktidarın, Çin'in gücü karşısında bir çaresizlik sarmalında olduğunu biliyor, anlamaya da çalışıyoruz. Ancak bu karda-kışta, dondurucu soğukta seslerini duyurmaya çalışanlara OHAL'i gerekçe gösterip yollarını kesmek, mecliste araştırma komisyonlarına izin vermemek, zar-zor ülkemize sığınanları geri iade etmek gibi yürek acıtan fiilleri anlayışla karşılayamayız.
İşkence ve idamlarla karşılaşacaklarını bile bile bu kardeşlerimizi geri iade etmenin izahı ne olabilir!
Bu devasa güce rest çekemiyoruz, tamam da, bu kadar da pasif olunmaz ki..!
En azından konu, İslam İşbirliği Teşkilatı nezdinde, sürekli gündemde tutulmalıydı...
Devletten beklentilerimiz var ancak, bizlerin de bireysel olarak yapabileceği şeyler var...
Yaşanan bu insanlık suçlarını ve Çin'in karanlık yüzünü insanlığa hatırlatabiliriz...
Doğu Türkistan'ın masum/mazlum halkı için, STK'larımızı her hafta protestolar için toplayabiliriz…
Sosyal medyada her gün bu konu ile ilgili fotoğraf ve videoları paylaşabiliriz…
Doğu Türkistan'daki kardeşlerimiz kan kusup, kan ağlarken, karınca kararınca da olsa tepkimiz olmalı.!
Zalim ve mazlumun hak ettiği karşılık bir mahkeme-i Kübra'ya bırakılıyor, buna inancımız tam da, bu iç acıtan gelişmeleri bir belgesel gibi izleyen bizlerin payına da bir şey düşmeyecek mi sanıyoruz..!
Rabbim Doğu Türkistan'daki mazlum kardeşlerimizin yâr ve yardımcısı olsun…
Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler..!
Saygılarımla…