KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
24 Nisan 2024 Çarşamba
°C
Savaş Sekin
savassekin@gmail.com

Yeni yıl mı, yeni insan mı?

02 OCAK 2013 ÇARŞAMBA 09:09
0
6312
1
AA aa

Dünya, güneşin etrafında bir dönüş daha gerçekleştirdi ve yeni bir dönüş turuna daha başladı.

Böylece insanoğlu da miladi takvime göre yeni bir yılın kapılarını aralamış oldu. Daha doğrusu kendisini kapının içerisinde buldu.

Konuya klasik bir şekilde geçen yıl yaşadıklarımıza değinip gelecek yıla dair temennilerde bulunmak yerine meselenin farklı bir yönüne değinmeyi daha yararlı buluyorum.

Yeni bir yıla giriş, Türkiye toplumumun medeniyet ve kimlik algısına ve manevi ruh haline dair çok önemli ipuçları verecek bir temsil kabiliyetine sahip.

Ekranlarda kaç gün öncesinden adeta gözümüze sokulurcasına cirit atan ve çocukların zihninde “hediyeler dağıtan şirin dede”! algısını canlandıran noel baba karakterleri, süslenmiş çam ağaçları ve daha akla gelebilecek binbir türlü maskaralık, sahiplerinin verdiği görevi ifa ediyor.

Batı'nın kültürüne ve dinine dair ne varsa her türlü yoldan toplumun zihnine enjekte ediliyor. Bakıyorsunuz çoğu insan noel baba'yı sever olmuş, hindi kesmenin kurban kesmek derecesinde gerekli olduğuna iman etmiş, kendini çam dallarını süslerken bulmuş, sabahlara kadar alkol tüketmeyi ve sokaklara çıkıp deli danalar gibi tepinmeyi yılbaşının şanından sayar olmuş.

Piyango biletlerini alıp talih kuşunun başına konma ümidiyle ekranlara kilitlenen talihli adayı talihsizler de bir başka alem..

Dalından kopup rüzgârın önüne savrulan zavallı bir yaprak gibi, gideceği istikametini belirlemekten aciz, divaneler gibi bir o yana bir bu yana çarpıp giden bir nesil üretme çabasının diğer adı olmuş yılbaşı kutlamaları.

Kimliğimize ve aidiyet kodlarımıza yönelik taarruzlar, sürekli mutasyona uğrayıp değişik şekillerde vücuda zarar veren bir virüs gibi, ruhların vücutlarına girip zarar veriyor.

Siz kendiniz bir şeyler üretmezseniz, başkalarının ürettiklerini kullanmak zorunda kalırsınız. Kendiniz değerler üretmezseniz, başkalarının değerlerine tabir olur ve onların değerleriyle değerlenir, onların değerleriyle de değerlendirilirsiniz.

Yeni bir yıla girmek, elbette bizler için bir şeyler ifade etmeli. Bizlere bir şeyler yaptırmalı ve bir şeyler düşündürmeli. Ama yaptığımız şeyler bizim yaptıklarımız, düşündüğümüz şeyler de bizim düşündüklerimiz olmalıdır.

Yılbaşı gününe denk gelen Mekke'nin fethi bu günde hafızalarımızda dahi yer edinmemişse, birileri bizi çoktan fethetmiş demektir.

Aslında olaylara biraz da tersten bakarsak ne kadar vahim ve gülünç bir durumda olduğumuzu daha iyi anlayabiliriz.

Mesela bizlere özenip kurban kesen Batılılar gördünüz mü hiç? Ya da Ramazan da oruç tutan.. Ya da Nasreddin Hoca'yı çok sevip onun fıkralarını çocuklarına anlatan.. Ne kadar ilginç değil mi! İşte bizim onlara benzemek adına benimsediğimiz ve yaptıklarımız ne ise, onların da yukarıda söylediğim şeyleri yapması aynen odur.

Kendimizi kendi ürettiğimiz yalancı hayal aynalarından değil, gerçeğin aynasından görmek zorundayız. Nereye gideceğimizi belirlemek için önce nerde olduğumuzu bilmemiz gerek.

Okumayan, bilmeyen, tefekkür etmeyen bir toplumun yere basan ve sağlam bir kimliği ve aidiyet algısı olmaz.

Köküyle kendi toprağına tutunamayan bir ağacın dalları göz kamaştırsa da, akıbeti kuruyup toz duman olmaktır.

Yeni bir yılın gelişini kendini gözden geçirmek, muhasebesini yaparak kendini yenilemek, geleceği dair daha yeni, daha etkili planlar ve yöntemler belirlemek olarak algılamak varken, neden birilerinin bize dayattığı ve nefsi okşayan algıları ve yöntemleri benimseyelim.

Biz kendimizi yenilememişsek, yılın kendini yenilemesi sadece bizi eskitir. Takvim yaprağındaki değişiklikler de çürümüşlüğümüzün takvimi olarak kalır.

Bir şeyi kutlarken de evvela onun ölçüsü ve sınırları bizim doğrularımıza göre olmalı. Bu sınırlara riayet ettikten sonra düşünmenin de kutlamanın da hakkını vermişiz demektir.

Üstat Bediüzzaman Hazretlerinin de dediği gibi, “helal dairesi keyfe kafidir, harama girmeye lüzum yoktur”.

Gönül arzulardı ki; yeni yıl olayını daha farklı ve daha pozitif bir şekilde dile getirelim. Ancak içimizi acıtan bu yeni yıl algılamasına da temas etmemiş olsaydık, haddimiz olmadan kendimizi sorumlu hissederdik.

Hâsılı kelam; bizim sahip olduklarımız yaşamak için de, ölmek için de bize yeter. 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
orhan yazıcı (@Misafir_11514)
08 Ocak 2013 Salı 14:32
savaş hocam gerçekten ahlaki ve evrensel değerlerin bir mendil gibi buruşturulup atıldığı milli manevi ve ahlaki değerlerimizin yozlaştırıldığı kimlik arayışlarının buhranlı bir hal aldığı bir dönemde hakikat dolu hikmetlerle bezenmiş bir yazı kaleme almışşınız. elinize sağlık Rabbim sizi bu yolda muvaffak kılsın.Selam ve dua ile hoşçakalın.
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın